“Benlik istilasına son… Arenayı gerçek sahibine bırakın. İstila etmeyin… İstila etmelerine de izin vermeyin”
Öncelikle, kolaycılık, konfor ve lükse ulaşabilmek adına abartısı yerleşik bir zihne dönüşmüş simgeleri ve rolleri yeniden sorgulamaya açmalıyız. Cinsel istismar noktasında bu rol tanımı Anne/Baba’lığa atfedilebilir. Buradaki temel nokta kutsanmışlık ve bu çerçevede peşin kabullerin anlayış üzerinden dönüştürülmesi olmalı. Nihayetinde insan denen varlık dürtüleriyle hareket eder. Sıfatı Anne veya Baba olması onu otomatik kusursuz yapamayacağına göre kutsal da yapamaz. Buradan başlanabilir, daha ötesinde suyun başını tutmuş her bir rol, konum ve abartılı güç atfedilmiş simgeler ters yüz edilerek devam edilebilir. Şüphesiz acil müdahale gerektiren durumlar mevcut ve bu noktada ne gerekiyorsa yapalım… Ancak kalıcı çözüm için aksiyon almayı geciktirmeden aynı zamanda devreye sokalım derim.
Şunu çok rahat söyleyebilirim; kişiyi şekillendirme arzusu ve bu doğrultuda Anne/Baba’ların yaklaşımları, istila edilmiş benlik sarmalının, çocuklara virüs gibi aktarılması temelinde gerçekleşiyor. Yani yeni yeni suretler yaratılıyor. Ve bir diğer nesle aktarılıyor. Bu otonomisini oluşturamayan, kabile anlayışını temellendiği kitlelere dönüşmek anlamına gelir. Ve bu sistemin yakıtı korkudur. Yani güncel dünyamızı korku yönetmekte. On üç yaşındaki bir kızcağızın altmış yaşındaki bir adam müsveddesine peşkeş çekilmesini nasıl izah edebiliriz? İşte konfor, kolaycılık arayışı için bir kız çocuğu dünyaya getirip onu materyal gibi kullanan bir Anne/Baba’nın sevgiyi anladığını kim söyleyebilir? Materyal getiriler için ruhunu satmış bir dolu insan yaşıyor bu yer kürede. Şimdi şu sloganları günümüz teması haline getirebiliriz:
Sloganımız: “Benlik istilasına son… Arenayı gerçek sahibine bırakın. İstila etmeyin… İstila etmelerine de izin vermeyin” olabilir.
Çözüm için;
Farkında olunması ve sorgulanması gereken bazı genellemeler şunlar olabilir:
Yaşlandıkça olgun ve yetişkin olduğunuz ön kabulü safsatadır. Bu anlayışla fiziken büyümüş ancak içlerinde aşınmış yönleriyle var olan insanlar çocukları istila ve benliklerini şekillendirmeye koşullar. Niyetlerinin iyi olduğunu kabul etsek de, çoğu zaman onlar için “en iyiyi en kötü şekilde” istediğimiz gerçeğini hatırlamalıyız. Şu soruyu bir kültür haline getirebilir ve sürekli yeni başlangıçlar oluşturabiliriz. “Ailenizde her gün anlatılan hikayeler neler ve içinde hangi değerleri barındırır?”
Farkında olmayan kişiler bir araya geldiğinde, orada sürekli, ahlak, din, erdem vb. üzerine olurlar veya olmazlar konuşuluyor. Görüntü, daha çok söz söyleme, dahası son sözü söyleme şeklinde oluşur, yani kendi söylediğini mutlak doğruluğunun kabul edilmesi koşuluyla orada yer alınır. Farkında olma becerisi arttıkça bütünü görme herkesle paylaşma isteği de artacak.
Toplamda ise: Tüm insanlık, Anne/Baba adayları, ebeveynler kendileriyle yüzleşebilir, kaygılarını farklı bir anlayışla bakabilir, yeni başlangıç noktaları oluşturmaya başlamak için kolları sıvayabilirler:
Kendisini hazır hissedenler de, kitlesel paylaşımlarla devreye girebilirler.